Pazar gecesi gözümden bir yaş geldi.
Malum konudan değil, beklemediğim bir yerden geldi üzüntüm.
Beni tanıyanlar ya da bazı yazılarımı okuyanlar bilir, hayatımın önemli bir kısmı binicilik sporu ve dolayısıyla Maslak Atlıspor’da geçmiştir.
Ve hep iddia etmişimdir ki binicilik bir spor olmaktan öte, dostlarım ve arkadaşlarım ise yanımda olmaktan öte, bir heykeltraş olmuşlardır beynimde, yıllar içerisinde.
Pazar gecesi o heykeltraşlardan birini kaybettik.
Aldo.
70’li senelerde tanıdım Aldo’yu.
Aldo Baldini o ‘iyi’ insanlardan biriydi.
Bugün Aldo’yu Harbiye’deki o zarif Saint Esprit Kilisesi’nden, çok güzel bir törenle uğurladık.
O kadar güzel bir insanı yitirdik ki hiç rol çalmadan, hiç lafı uzatmadan, yılların arkadaşım Ogan Sengel’in (tabii ki müsadesiyle) törendeki beni ikinci defa ağlatan konuşmasını size aktarmak ve Aldo’yu buradan bir kez daha anmak istedim.
Söz Ogan’da…
Aldo’cum,
Bu güzel kalabalık senin için toplandık.
Kimi Atlı Spor’dan, kimi yarış yerinden, kimi İtalyan Kültür’den, kimi de Yeşilköy’den veya farklı yerlerden, arkadaşların, sevdiklerin, dostların.
Herkes seni tanıyor olabilir ama herkes seni benim kadar yakından tanıyacak kadar şanslı olamayabilir.
Mesela seni çocukluk ve gençlik yıllarından, Yeşilköy’den tanıyanlar…
Acaba biliyorlar mıdır ki, sen sadece konkurhipiklerin büyük binicisi değil, gerçek bir ‘atçı’sın.
Yarış yerinde de bir efsane olduğunu, atın Eastern Star’ın tüm kupaları süpürdüğünü, Centilmen koşularında canımız Neylan’la beraber koştuğunuzu ve nice kupalar kazandığınızı biliyorlar mıdır acaba?
Seni yarış yerinden tanıyanlar atlarını ve kazandığın kupaları bilirler ama, senin aslında ‘Science Politique‘ okuyup diplomat olacakken, bir at sevdası yüzünden buralarda kaldığını ve Türkiye’de İtalyan Kültür Ateşeliği yaptığını, biliyorlar mıdır acaba?
Peki ya İtalyan Kültür’den arkadaşların, öğrencilerin?
Onlar senin ne kadar büyük bir binici olduğunu, 60 senelik binicilik hayatında defalarca evrim geçiren ve gelişen bu sporda, her zaman en üst seviyede koştuğunu, ne kupalar kazandığını, bilirler mi acaba?
Veya Alı Spor Kulübü’ndeki yeni arkadaşlarımız, genç kardeşlerimiz, senin bu kulüp için verdiğin uğraşları, hele 2001’de kulüp yenilenirken ve yeni manej yapılırken ki çabalarını…
Hayatın boyunca kaç tane biniciye gönülden destek olduğunu, kaç tane genç biniciye müsabakalarda kendi atlarını verdiğini ve bütün bildiklerini onlara karşılıksızca aktarmaya çalıştığını, biliyorlar mıdır acaba?
Bilemeyebilirler…
Sen İstanbul Atlı Spor Kulübü için bir üye, bir binici, hatta bir başkandan çok daha ötesin…
Hepimiz senin “pasaport değil, doğduğun yer önemlidir” dediğini ve burayı ne kadar sevdiğini bildik.
O yüzden sen herkes için ‘Bizim İtalyan’sın.
Bizim İtalyan.
Bence senin en iyi özetin bu.
Bizim İtalyan’da öyle bir şeytan tüyü vardır ki…
Herkesi tavlamasını bilir.
Kimse ile küsmez.
Bizim İtalyan’a kızılmaz, kızılamaz çünkü hemen barışılır.
Bizim İtalyan her şeyin pratik yolunu bulur, hatta bazen fazla pratik olur.
Sen o kadar çok insanın hayatına dokundun ki;
O kadar çok anlatılacak, beraber gülünecek anılar var ki;
Ama şimdi sen bizi ve son ana kadar yanında olan sevgili eşin Fergün’ü bırakıp gidiyorsun…
Sen de ‘o iyi insanlar gibi‘, ‘o güzel atına’ binip gidiyorsun…
İyi insanlar için, Aldo’nun anısına…