Trafik
02.09.2021
Ne zamandır trafik konusunu yazmak istiyorum ama;
– Otomobillerin arasında slalom yapan minibüsleri,
– Ceplere girmeye bile zahmet etmeyip sokağın ortasında yolcu indirip bindiren toplu taşıma araçlarını,
– Bekleyenlere hiç saygı göstermeden sıranın başına geçen uyanıkları,
– Park etmeye çalışanların dibine giren düşüncesizleri,
– Otomobil kullanırken ayaklarını camdan çıkartabilen akrobatları,
– Sol şeritte otomobil sollayan otobüsleri,
– Çocuklarının üst yarısını tavan camından çıkartarak gezdiren ahmakları,
– Çakar kullanmadan tuvalete bile gitmeyen kendini beğenmişleri,
– Direksiyonda çocuklarını kucağına oturtup eğlendiren ebeveynleri,
– Emniyet şeridini kendine yapılmış yol sanan VIP’leri,
– Kullandığı aracın üzerini not defteri sanan romantikleri,
– Bu kadar ikaza, uyarıya ve üçüncü sayfa haberine rağmen hâlâ küçük çocuğunu ön koltukta kucağında oturtan anneleri,
– Aracının farlarını ve sinyal lambalarını kafasına göre renklendiren tasarımcıları,
– Çakarlı otomobille berberinin önünde park yeri arayan kadınları,
– Bomboş şehirler arası yolda giderken çakar yakan başkanları,
– Duran ya da akan her türlü trafikte diğer araçları kornayla taciz eden motorlu kuryeleri,
– Hız sınırını zorlayan ve her daim acelesi olan Doblo’ları,
– Çöplerini diğer sürücülerle ve/veya doğayla imtinasız paylaşan pervasızları,
– Camı açıkken telefonla bağıra bağıra konuşup sohbetine bizi de konuk edenleri,
– Kaldırımdan giden motorsikletlileri,
– Güvenlik ihtiyacını Allah’a emanet eden kamyon ve kamyonet sürücülerini,
– Daralan bir yolda karşılaşan ve inatlaşan keçileri,
– İki şeritli yolda beklerken zorla üçüncü şeridi oluşturup trafiği kilitleyen ileri zekalıları,
– Şeridi ortalayarak giden sağlamcıları,
– Canavar düdüğü çalarak emniyet şeridinde limit süratle gidebileceğini düşünen üstün insanları,
– Kadın şoför görmeye tahammül edemeyenleri ve görünce de üzerine araç sürenleri,
– Kask kolunda, sigara ağzında, telefon kulağında motorsikletli kuryeleri,
– Sol şeritten 50 kilometre hızla giden dikkatlileri,
– Parmakları devamlı kornada olan orkestra şeflerini,
– Ambulans peşine takılan akıllıları,
– Karşıdan karşıya geçen bir hayvan için duran ya da trafiği durduranlara küfredenleri,
– Otomobillerini park ettikleri yeri terk ederken çöplerini kaşla göz arası aracın altına boşaltan temizlik meraklılarını,
– Trafikte müziği sonuna kadar açıp kendi zevkine bizi de ortak edenleri,
– Geçişlerde önceliği yayaya verenlere korna çalan acelecileri,
– Benzin istasyonunu evinin arka bahçesi gibi kullanarak otomobilini bırakan düşüncesizleri,
– Her türlü yol önceliğinin kendinde olduğunu düşünen ve buna uygun davranan taksicileri,
– Otomobilleri katleden, mahveden, leş kokan, ukala, terbiyesiz valeleri,
– Otopark çizgilerinin üstüne park ederek, iki arabalık yere tek başına yerleşen küstahları,
– Engelli otoparkına park eden haşereleri,
– Trafikte önceliğinin kullandığı araca ya da makama değil de kendine verildiğini sanan zavallıları,
– Her daim ‘akan şerit’te kendileri olmak isteyen ‘iş bilir‘leri,
– Gözünün önünde kurallar delik deşik edilirken aracına yaslanıp cep telefonu ile oynayan polisleri,
– Vazgeçtim akselerasyon ve deselerasyondan, sinyalizasyondan dahi anlamayan, ama aynaya her baktığında ‘bir mükemmel‘ gören güruhu
görünce ‘Bu iş düzelmez‘ deyip yazmaktan vazgeçtim.
Açıklamalar:
Akselerasyon: Hızlanma
Deselerasyon: Yavaşlama
Sinyalizasyon: (Otomobil) Medeni toplumlarda otomobil kullananların birbirlerini ikaz ve haberdar etmelerine yarayan, 1900’lü yılların başından beri üzerinde mutabık kalınmış ışıklı anlatım sistemi.
Doblo: Arka camı kişinin siyasi tercihine göre Atatürk ya da padişah (?) imzası çıkartmalı hafif ticari, bıçkın araç.
Çakar: Hayatlarında hiçbir özellikleri ile ön planda olamayan kişilerin, ‘bari otomobille giderken kendimi fark ettireyim’ düşüncesiyle sanayi sitesinden alıp aracına taktırdığı renkli uyarı lambası. (Son gördüğüm Porsche 911 portatif çakar kullanımında son noktaydı)
VIP: Kendini diğer insanların üzerinde haklara sahip gören yaratık.
Başkan: Hayatında psikolojik ve/veya sosyolojik (hatta bazen ekonomik bile) pek bir başarı elde edememiş kişilerin kendine önemsiz bir yerlerden edindiği sıfat.
Canavar düdüğü: ‘Sen, ben kimim biliyor musun’un notalarla seslendirilen hâli.